21 Mayıs 2016 Cumartesi

Mekan Yer Hafıza

Konutlarda nitelik kavramı üzerine çalışma yapan araştırmacılar, geleneksel yaşam biçimini yansıtan konut imgelerinin insanların geçmişle bağ kurmaları açısından önemli olduğu görü- şünde birleşmektedir. Bu bağın kurulmasında insanın yaşadığı çevreyle olan etkileşimi ve bu etkileşimi zihninde saklayıp, yeniden anımsama ve geri çağırma yeteneğinin önemi ortaya çıkmaktadır. Bellek, geçmişi saklama ve yeniden meydana getirme yetisidir. Ansal bir işlem olup bilinç işidir. Bellek bir yeti olduğu gibi aynı zamanda özneyle nesne arasındaki etkileşimin sonuçlarını barındırma yeridir.
Mekânda kalıcı bellek “Yaşam boyunca mekânla ilgili duyumların, algılamaların, öğrenmenin, deneyimlerin ve anıların yalnızca kendi bileşenleri ile değil; içinde geçen fenomenlerle, ortam özellikleriyle ve yaşamla birlikte, bir başka deyişle "bağlamı" ile birlikte belleğe kaydedilmesi, ilişkilendirilmesi” olarak tanımlanabilir. Kalıcı mekân belleğinin tanımından yola çıkarak kalıcı bellek;
• Mekanın duyum aşaması, 
• Mekanın algılanması
• Mekanın belleğe kodlanması olarak üç süreçte oluşmaktadır.

Mekânın duyum aşaması olarak ele alınan ilk aşama fiziksel uyaran; renk, görüntü, doku, bi- çim, ses, ışık, yansıma, koku, gibi veriler olarak görme, işitme, koklama, tat alma, dokunma, denge gibi duyular aracılığı ile mekânın fiziksel bileşenlerinin, içinde gerçekleşen fenomenlerin ve tüm bağlamın insan tarafından duyumsanmasını sağlar. Bu aşamada mekânın fiziksel gerçekliği ile bireyin duyu organları sarmal bir yapı oluşturur.

Mekâna ait bileşenlerin oluşturduğu farklı özellikler bireyin duyumsal yapısı ile etkileşime girdiğinde algısal sürecin bilişsel ve zihinsel süreç- leri başlar. Mekânda yer alan sesler ve bu seslerin çeşitliliği ve düzeyleri, dokular, renkler, kokular, yüzeylerin konumu, fiziksel özellikler çok sayıda duyum ile adlandırıldığında birey bunları kendi değerlendirme süzgecinden geçirerek bir takım yargılara erişir ve mekânı algılar.

Mekânsal bir ögenin bellekte saklanması bireyin duyumsal ve algısal süreçte mekânı algılarken mekânla kurduğu ilişkinin boyutlarına göre değiş- ken bir yapı sergiler. Mekân birey için ne kadar çok bağlam içeriyorsa mekân o kadar kalıcıdır. Anılarla, deneyimlerle, algılarla, duyumlarla desteklenmiş bir mekân bellekte ilişkilendirilir, eşleştirilir, yönlendirilir karşılaştırılır ve kodlanır. Bu kodlama uzun süreli belleğe alınma anlamına gelir. Uzun süreli bellekte kodlanan bu öge, bireyin yaşam döngüsü içerisinde tekrar hatırlanmak üzere geri çağrılır.

Antropolog Nathan Wachtel'a göre toplumsal belleğin korunması mekana sabitlenerek gerçekleşebilir. Pierre Nora ise hafızanın mekansal olarak kurulduğuna dikkat çekiyor. Nora'ya göre hafıza, mezarlıklar, katedraller, savaş meydanları, hapishaneler gibi somut ve fiziksel alana eklemlenir. Böylece bellek o coğrafi mekanda yaşam bulur. Anıtlar, müzeler gibi mekanlar hafıza mekanları olarak öne çıkar. Diğer taraftan bir sokak adı bile kollektif belleğin yaşatılmasında rol oynar.
Varolan hafıza mekanlarının yaşatılmasının yanında bellek üzerinden mekanların üretilmesi çabasının da üzerinde durulması gerekiyor. İnkar edilen, unutturulmaya çalışılan hafızanın bir mekanda canlandırılması simgesel bir mekanın üretimini ortaya koyarak toplumsal hafızanın bu mekan üzerinden diri kalmasını sağlıyor. Mimarlık kuramı ve pratiğinin belirleyici isimlerinden biri olan Daniel Libeskind'in Yahudi tarihi üzerinden kurguladığı mekanlar bu bağlamda önem kazanıyor. Yahudilerin Almanya'da silinen izlerini yeniden canlandırmaya girişen Libeskind, belleği mekansallaştırarak Nazi Almanyası'nın kurduğu homojen toplum algısını kırmaya, Yahudiler’in yitirilmiş tarihlerine ışık tutmaya odaklanıyor.
Libeskind'in ortaya koyduğu en tartışmalı ve çarpıcı projesi Berlin'de tasarladığı Yahudi Müzesi. Tasarım anlamında da birçok simgesel göndermesi olan bu müzenin dışıda yarattığı Sonsuzluk Kulesi, Sürgün ve Göç Bahçesi, Soykırım Kulesi anıtlarıyla da hafızayı kentin farklı köşelerinde yeniden, tekrar tekrar canlandırıyor.
Kamusal alanda kolektif, ortak bir bellekten söz edebilir miyiz?  Sorusuna odaklandığımızda ise, Bunu kabullenmek, örneğin kentsel kültür mirası gibi kamusal alanın “korunan” bileşenlerinin üzerinde fikir birliğine varıldığı anlamına da gelir mi? Örneğin Beyoğlu’nun Levanten veya Osmanlı geçmişleri üzerinden kurgulanan söylemler ele alındığında (Keyder, 1999 içinde Bartu:32-39), ortak bir bellek yerine, parçalı pek çok imgenin bir araya geldiği bir kolektif bellek tariflenmektedir. Kamusal alan, bu bağlamda, farklı söylemlerin altını çizmek için iktidar mücadelelerine sahne olmakta ve toplumsal kimlik ve belleğin izlerini taşımaktadır. Hayden’e göre kimlik, belleğe ayrılmaz biçimde bağlıdır (1997:9) ve kültürel kimlikler asla değişmez değerler değildir, aksine tarih, kültür ve iktidar çerçevesinde süregiden bir değişim içindedirler. (Hall,1989:70-72) Bu değişim, iktidarlar tarafından yönlendirilebilir veya kültürel akımlara bağlı olarak biçimlenebilir. Ulusal ikonografinin desteklenmesi için belirli bir anlam çerçevesi içinde kültürel mirasın yeniden yorumlanması gibi uygulamalardan bahsedilebilir.

Kolektif belleğimizi oluşturan önemli bileşenlerden birisi olarak kültürel miras, Graham’a göre, geçmişi hatırlatmak ile ilgili olduğu kadar unutmak ile de ilgilidir. (2002:1006) Politik olarak kültürel mirasa yeni anlamlar yüklenmesi, ulusal kimliğin kurgulanmasında veya desteklenmesinde, ulusal olarak tanımlanan kültürün soyut ve somut bileşenleri yeniden yorumlanmasında da görülmektedir. Mostar Köprüsü, 1993’te yıkılana kadar, önemli etkinliklerin1 ve gündelik hayatın bir parçası olan bir eserdi. Önce Sırplar sonra Hırvatlar tarafından yapılan saldırılar, Hırvat ve Müslüman nüfusu birleştiren ve halklar arasında çok kültürlülüğün sembolü olan köprünün, hatırlattıkları ile beraber, bir arada yaşanan bir dönemin de bitmesini getirmiştir. 2004’te yeniden inşa edilen köprü, farklı kültürleri ve dinleri birleştirmek açısından bir dönemin kapandığını da gösterircesine uluslar arası platformda göz ardı edilmiştir.

Bireysel unutuş, çoğunlukla istemsiz bir hareket olmakla beraber, kolektif unutuş ya da hatırlama/yeniden kurgulama amaçlı, kasten yapılmış ve düzenlenmiş olabilir. Kolektif belleğin bileşenlerini içeren kamusal alanda yapılan müdahaleler, bir iktidar mücadelesinde, toplumsal kimlik üzerine derin etkiler yaratabilir. Bartu’nun belirttiği üzere geçmişe dönük, “düzgün” bir hatırlama, geçmiş, bugün ve gelecek değişmez biçimde birbirini takip ediyor olsaydı mümkündü. (Keyder, 1999 içinde Bartu: 43) Kamusal belleğin oluşumunun ve dönüşümünün bir bileşeni olarak korunan, yeniden tanımlanan, dönüştürülen kültürel miras ve anıtlar gibi kentsel mekândaki anı yapı ve objelerini yakından incelemek gerekir.

https://www.academia.edu/5731417/Haf%C4%B1za_Mekanlar%C4%B1


19 Mayıs 2016 Perşembe

Residential Lighting




The quantity and quality of illumination, the impression it creates about the merchandise and the effect it has on the appearance of the space are all factors in a successful lighting design. A designer must consider a variety of key characteristics when developing their lighting plan including lamp life, system efficiency, lumen maintenance, color rendering and appearance, daylight integration and control, light distribution, points of interest, cost, system control and flexibility.
 • Create a warm and inviting environment while making it functional and safe
 • Integrate and balance ambient, task and accent lighting into every room to allow for a variety of settings and moods
 • Establish a path of illumination through the house to allow comfortable transition and movement from room to room
 • Enhance and strengthen the character of the living space by highlighting areas of interest and architectural details
 • Design a flexible lighting scheme to take you from dawn to dusk and a system that is easy to maintain
 • Address energy efficiency and code issues


When lighting a residential space, consider the following:
• Size and shape of the space
 • Traffic patterns through the home
 • How the room will be used: there is almost always some type of task involved in each space and some tasks require more light than others
 • The ceiling height and shape: light will be reflected off these surfaces and contribute to the ambient light level in the room
 • Age of the persons living in the space: the older we get, the more we are adversely affected by glare
 • Color of the walls: darker walls absorb more light and may require higher levels of illumination
 • Art work and highlight areas: determining the pieces and places to be highlighted helps determine the number of accent lights needed
 • Families of luminaries: recessed downlights used as adjustable accents and wall washers should match in aperture size and trim finish as well as use similar lamp types. Complement these choices with the same, or similar, finished fixtures to avoid drawing attention to the lighting system.

LAYERS OF LIGHT

GENERAL LIGHTING
General lighting is the main source of illumination in a space. This uniform, base level of lighting can easily become the focus of energy reduction, as the light levels from other fixtures can be lowered. Recommended light levels for general lighting is 30 - 50 footcandles. It provides the area with overall illumination, more specifically for orientation and general tasks. Ambient lighting should radiate a comfortable level of brightness and provide a sense of relaxation and spaciousness. The light level should be uniform throughout the space, inconspicuous and neutral. A simple way to achieve this is by arranging recessed fixtures using reflectors, baffles, and lensed trims in overlapping positions. Perimeter lighting, or wall washing, helps define spaces, provides vertical lighting and makes the space feel larger. Done with sconces or wall washers, vertical lighting creates a pleasant, welcoming environment and adds to the visibility and visual impact of the space. It is important that vertical surfaces are lit for visual comfort, spaciousness and visual and directional cues.

TASK LIGHTING
Task lighting is used to illuminate an area for a specific task; providing a focused, localized, and higher level of illumination. Necessary to the functioning of a space, it is important to use energy efficient sources to reduce operating costs. Task lighting is most effective when used as a supplement to general lighting in workspaces, conference areas and on counter tops. Effective task lighting should eliminate shadows on the specific illuminated area, while preventing glare from the lamp or off surfaces. Although ambient light should still provide the majority of illumination, task lighting reduces the reliance on overhead lighting, and provides a better quality of light for specific tasks. Recommended light levels for task areas are 50 – 200 footcandles. When lighting a task area, take into account the difference in brightness, or contrast, between the task area and the surrounding space. A 3:1 ratio of task lighting to general illumination provides a nice contrast. The amount of light needed on the task, or luminance, is usually the most flexible variable of task lighting, and can be increased to compensate for low contrast levels. TASK LIGHTING 12 Decorative lighting serves a dual purpose: not only to contribute to the lighting layers in a retail environment, but also to enhance the look of the space as a design element. Decorative lighting includes pendants, sconces, chandeliers, table and floor lamps, and cylinders. Decorative lighting should complement and add visual interest to the interior, as well as provide or contribute to the overall lighting plan. Pendants should be mounted 6 - 8 feet above the finished floor (a.f.f.) so they are still within view, but not too low as to deter visual communication. Wall sconces and wall mounted cylinders should be mounted approximately 5-1/2 feet a.f.f.; this helps to create a sense of human scale. Adding décor, beauty and style using decorative lighting is also an important reflection of a store’s brand image, and reinforces the theme and style of the space. Decorative lighting can also contribute a feeling of hospitality and comfort to the retail experience, putting shoppers at ease and encouraging a longer visit, which can potentially lead to more sales. By combining and layering these lighting types, your store environment will be more attractive, exciting, and inviting.

ACCENT LIGHTING
Accent lighting reinforces design aesthetics and creates a dramatic emphasis on shapes, textures, finishes and colors. It creates a visual interest in the space and can enhance almost anything. It adds depth, contrast and creates a focal point; it highlights shape, texture, finish and color. If this light is directed ambiguously, the end result may have many unwanted shadows obstructing the details of the highlighted items as well as distracting glare. The key is to make this illumination more precise and of higher intensity than the surrounding ambient light. Track fixtures, recessed housings with adjustable trims and concealed adjustable illumination with point source lamps provide directional control and are especially effective for accent lighting. They are easy to aim precisely to highlight products’ best attributes and influence the customers’ impression. Accenting everything and emphasizing nothing is a common mistake with accent lighting; always keep in mind that there such a thing as providing too much light. The IESNA recommends a 5:1 ratio of accent lighting to ambient light to make objects stand out and create a significant visual effect; dark merchandise may require a higher ratio to bring out detail. Recommended light levels for accent lighting are between 150 – 500 footcandles. For feature displays, higher ratios of 15:1 or 30:1 are used, especially to create sparkle in jewelry or crystal.

DECORATIVE LIGHTING
Decorative lighting serves a dual purpose: not only to contribute to the lighting layers in a retail environment, but also to enhance the look of the space as a design element. Decorative lighting includes pendants, sconces, chandeliers, table and floor lamps, and cylinders. Decorative lighting should complement and add visual interest to the interior, as well as provide or contribute to the overall lighting plan. Pendants should be mounted 6 - 8 feet above the finished floor (a.f.f.) so they are still within view, but not too low as to deter visual communication. Wall sconces and wall mounted cylinders should be mounted approximately 5-1/2 feet a.f.f.; this helps to create a sense of human scale. Adding décor, beauty and style using decorative lighting is also an important reflection of a store’s brand image, and reinforces the theme and style of the space. Decorative lighting can also contribute a feeling of hospitality and comfort to the retail experience, putting shoppers at ease and encouraging a longer visit, which can potentially lead to more sales. By combining and layering these lighting types, your store environment will be more attractive, exciting, and inviting.

APPLICATION SOLUTIONS

ENTRY WAYS
Outside, the entrance to the home should be well lit to welcome guests and identify visitors. Inside, the ambient lighting should provide an inviting atmosphere and ensure safe passage into other areas of the home. Ceiling mounted fixtures are perfect for providing a soft, warm ambient light to welcome visitors into your home.


STAIR AND HALLWAYS
Stairways and hallways are two areas of the home that need to be especially well lit for safety. In the hallway, fixtures should be placed every 4-6 feet. An effective technique for lighting these areas is wall washing; it defines form and space while highlighting texture, visually increasing the size of a room and making the space seem lighter and more open. The lighting on the wall may have a varied, scalloped look or an even “wash” of light, depending on the spacing of the fixtures.



UTILITY ROOMS
Well diffused ambient lighting, such as recessed lighting, is usually sufficient for the utility room. However, if there are specific task areas, such as sorting and mending, consider a line of track lighting with pendant fixtures for a higher level of illumination over this area and to add a splash of color and elegance to the space.

BATHROOMS
Safety, function and aesthetics are primary considerations when lighting a bathroom. The light should be bright enough, even at night, to move around safely; even and shadow-free to allow grooming practices. Recessed lighting is ideal for the bathroom as it casts comfortable, glare-free illumination. ConTech Lighting offers a wide variety of recessed housings with an assortment of damp location listed trims for the bathtub and shower areas. For specific task areas, such as the sink and mirror, consider using ConTech’s wall sconces to flank the mirror or using a line of flexible track with pendants hung from the ceiling


BEDROOMS
In the bedroom, it is important to focus on the overall mood. The lighting should be flexible for different moods using a combination of ambient and task lighting to provide bright enough illumination for reading and other tasks. Smaller, light-colored rooms may not need as much ambient lighting, as there may be enough reflection from the other layers of light to compensate. Larger rooms with darker surfaces may need more ambient lighting, as dark colors absorb more light. Accent lighting can be used to highlight artwork and architectural details. Consider using recessed lighting near the head of the bed, with a switch or dimmer nearby, to highlight the bed and provide task lighting for reading. Using dimmers gives the ability to control different light levels independently, so the room can adapt to different moods as desired.


HOME OFFICES
Now more than ever, the home is becoming a place for work: between 20 and 40 million people do some type of work at home. The home office is also a place for homework and research, paperwork and bills. It is important to create a comfortable environment free of harsh contrasts and distracting glare, especially on computer monitors. Task lighting should focus on work areas; a strip of track lighting over the desk or track pendants over the desk area help illuminate details and prevent eyestrain. Pictures and professional certificates can be accented by adjustable track fixtures.


EMERGENCY LIGHTING
For an added sense of protection in the home, ConTech offers emergency lights. A power outage is often unexpected, and never welcome. ConTech’s emergency lights are equipped with a battery that provides more than 90 minutes of emergency illumination. The battery is automatically charged and kept at peak readiness, and when power is restored, the battery is automatically recharged to the proper level. These fixtures can be used effectively in any area of the home including the kitchen, bedrooms, stairways, basement and garage.

KITCHENS
Kitchens have become the ultimate multi-use room, the heart of the home. They need plenty of ambient and task lighting to be efficient and functional. Recessed fixtures provide a layer of ambient light that can be supplemented with task lighting. ConTech’s undercabinet lighting provides ideal task lighting for work surfaces and counter tops, and reduces shadows and overhead glare. The same undercabinet fixtures can be mounted above the cabinets to reflect light off the ceiling, contributing to the overall ambient light level and adding visual interest to the room. Breakfast nooks and kitchen islands can be lit with one of ConTech’s mono-point pendants set on a dimmer and accented with one of our distinctive shades to allow adequate task lighting for homework or hobbies and allow lower, cozier light level for meals. DINING ROOMS Lighting in the dining room should be beautiful and functional. Typically, a chandelier or track system with string pendants and elegant glass shades are the focal point of a room. Set on a dimmer, a soft glow can be created, similar to candlelight. Recessed or track lighting provide ambient lighting and highlight any prize possessions in the room such as artwork or sculpture. Undercabinet lighting is a perfect accent to a china cabinet, hutch or breakfront. Mounted inside, it becomes a showpiece highlighting beautiful china or glass. Wall sconces can flank either side of the sideboard or buffet, contribute to the ambient lighting in the room as well as highlight display objects.


LIVING AND FAMILY ROOMS
A variety of activities take place in the living room: general entertaining, watching television, working on the computer, homework, reading… the correct light levels must be incorporated to suit each activity and mood. Accent lighting should be on artwork and architectural details. Track lighting and adjustable recessed downlights are good choices for these highlights. Wall washing is ideal for book shelves and large artwork. Sconces flanking either side of the fireplace work beautifully with a line of recessed or track fixtures above, making the fireplace the focal point of the room. Undercabinet lighting under shelving units contribute to the ambient lighting or on top of the units to accent the ceiling, expand the space and add visual interest to the room. Glare can distract from TV watching or computer use. Be sure that the light levels near these areas are lower to maintain the screen image.

REDUCING ENERGY IN THE HOME
As energy costs continue to rise, homeowners are looking for simple ways to reduce energy costs. The most tried and true practice is to turn off lights when a room is not in use. Choose the right fixtures for your home, which also means choosing the right light source. Incandescent lamps provide excellent color and are easily dimmable, but also consume a lot of energy and burn out quickly. Compact fluorescent lamps use 75% less energy, are more efficient and run at a cooler temperature. LED Sources offer great quality, lower energy use, and longer life - the best of both worlds. Look for fixtures that use one higher wattage lamp, rather than several lamps with lower wattages. To get the most out of your lighting design, keep fixtures and lamps free of dirt and debris. Dirt can absorb as much as 50% of the light emitted from a lamp. Whenever possible, use dimming controls. They give flexibility to the lighting plan and lower light levels to conserve energy and increase lamp life.





Küreselleşme ve Değişen Kent Algısı

Kentler tarihsel süreç içerisinde incelendiğinde sürekli bir “DEĞİŞİM” olgusu içerisindedir. Bu değişim fiziksel / mekansal, siyasal, kültürel ve ekonomik boyutlarda gerçekleşmiş, gerçekleşmekte ve gerçekleşecektir. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Çünkü, ne zaman ne de insan yerinde saymakta ve hayata olduğu yerden bakmaktadır. Hepimizin bildiği gibi “değişmeyen tek şey, değişimin ta kendisidir.”

Kentlerde meydana gelen değişimlerin en temel örnekleri, değişen ve gelişen ekonomik kaynakların çeşitlenmesi sonucunda tarım sektörünün etkisini kaybedip zamanla yerini sanayi sektö- rüne bırakarak gelişmesidir. Kaçınılmaz olan sonuç küreselleşmeyi getirmektedir ki şu anda kentlerin değişiminde önemli bir role sahip olan yapılar teknolojinin en yoğun hissedildiği merkezleri oluşturmaktadır.

Küreselleşmenin etkileri kentsel mekanlarda yoğun bir şekilde 1980’lerden sonra hissedilmektedir. Gündelik yaşamdaki ilişkiler ve bunun mekansal boyutu üzerindeki dönüştürücü etkisi göz ardı edilemez boyutlardadır. Son yıllardaki kentin değişimini içinde bulunduğu küreselleşme sürecini tanımlayarak açıklamaya çalışırsak, Küreselleşmeye kendi tarihsel gelişimi içerisinde bakıldığında; eski söylem ile yeni söylem olarak iki farklı şekilde tanımlanmaktadır. Eski söylem bağlamında küreselleşme insanlığa eşit haklar sunma kapasitesine sahip; hayat standartlarını yükseltmeye yönelik bir içerik taşıyordu. Medeniyetlerin gelişmesiyle ortaya çıkabilecek olan ortak fikir birliği (konsensüs) bu söylemin en dikkat çekici tarafıdır. Küresel bir düzen kurma faaliyeti içinde olmanın aslında evrensel bir sistem içinde yer almayı da doğurduğu yadsınamaz bir gerçektir. Devletlerin birbirlerinin sınırlarını koruma garantisi bile verdikleri bir ortam söz konusudur.

Kentler küreselleşmeyle birlikte parçalanmış ve farklılaşmış mekanlar haline dönüşmektedir. Giderek mekanda batılı değerlerin etkisini görmekteyiz. Batı küreselleşmenin iplerini elinde tutarak küreye hakim olma iddiasını taşı- maktadır. Böylece yerkürede mekansal sınırlar aşılmaktadır. Bu bağlamda küresel süreçler yerellikleri de etkilemektedir. Kentsel mekanda heterojenlik söz konusudur. Küreselleşmeyle birlikte artık kentsel mekan tanımlanırken kır-kent çelişkisi üzerinde durulmamaktadır. Diğer bir değişle kentin tanımında kıra ihtiyaç duyulmamaktadır. Çünkü kent çeşitlilikler ve farklılıklar içeren heterojen bir mekan haline gelmiştir.

Mekânın yapısında meydana gelen köklü değişimler, kente ve dolayısıyla mekâna yönelik bakış açılarını tümüyle değiştirmiş ve bu konulara ilişkin çok sayıda görüş ortaya konmuştur. Kapitalist üretim ilişkilerinin merkezi olması nedeniyle kentlerin işlevleri ve toplumsal yaşamdaki yerleri, mekânsal farklılaşmalar ve toplumsal ayrışmalara etkileri üzerinde en çok tartışılan konular olmuştur.
Geçtiğimiz yüzyıl içerisinde, mekânsal tartışmalar, başlangıçta coğrafya disiplini çerçevesinde, sonraları gittikçe tüm sosyal bilimleri kapsayacak şekilde genişlemiştir. Sosyal bilimlere farklı bir soluk getiren Foucault’nun mekâna ilişkin çok önemli yaklaşımları bulunmaktadır.

Foucault, sıkıdüzenin/disiplinin mekânı parçalara ayırdığını ve bunun da 18. yüzyılın sonlarında fabrikalardaki üretim sonucunda meydana geldiğini savunur. Bireylerin belirlenmiş bir alan içerisinde dağılımını organize etmek ve üretimin teknik gerekliliklerini karşılamak isteği, Foucault’nun büyük kapatılma dediği sonucu doğurmuştur ki, bu durum bedensel parçalanmayı da beraberinde getirmiştir (Giddens, 1999: 204). Foucault, iktidar mekanizmalarının mekânı ve toplumu organize etmesiyle ilgili olarak şunları söylemektedir: “Sıkıdüzenler, ‘hücreleri’, ‘yerleri’ ve ‘rütbeleri’ düzenlerken, aynı anda hem mimari, hem işlevsel, hem de sıradüzensel nitelikteki karmaşık mekânları yaratırlar. Değişmez konumları sağlayan ve dolayıma olanak veren şey, mekânlardır; bunlar bireysel parçaları biçimlendirip işlevsel bağlantılar oluştururlar; yerleri belirleyip değerleri gösterirler; bireylerin boyun eğmelerini, aynı zamanda daha iyi bir zaman ve beden devinimlerinde ekonomiyi de güvence altına alırlar.” (Akt.: Giddens, 1999: 205-6)

Foucault’ya göre, içinde yaşadığımız, bizi kendi dışımıza çeken, özellikle yaşamımızın, zamanımızın ve tarihimizin erozyona uğradığı, bizi kemiren ve aşındıran mekân, heterojendir. Sıra dışı bir görünümde olan bu mekânlar, ütopya ve heterotopya mekânlarıdır. Ütopyalar gerçek yeri olmayan mevkilerdir. Bunlar, toplumun gerçek mekânıyla doğrudan ya da tersine dönmüş genel bir analoji ilişkisi sürdüren mevkilerdir (Foucault, 2005: 295). Heterotopyalar ise, her kültürde yer alan ancak sıradan mekânlarda 853 gerçekleştirilmeyen işlevlerin, sosyalliklerin mekânıdır (Aslanoğlu, 1998: 216). Foucault, bunu ayna metaforuyla açıklar. Aynada kendimizi olmadığımız bir yerde, gerçekdışı bir mekânda görürüz, kendimizi orda gördüğümüzden, bulunduğumuz yerde olmadığımızı da aynadan yola çıkarak keşfederiz. Sonuçta ayna, aynaya baktığımız anda işgal ettiğimiz bu yeri hem gerçek hem de gerçek dışı kılar (Foucault, 2005: 295-6). Heterotopyada belli şeyler ve sözcükler görürüz, ama onlardan alıştığımız anlamları çıkaramayız; daha doğrusu, bu şeylerin neden orada olduğunu ve bunlara neden bu adların verildiğini anlayamayız (Nalçaoğlu, 2002: 126).
























Çağımızın önemli sosyal bilimcilerinden bir diğeri olan Lefebvre ise ilkel, feodal, merkantilist ya da modern kapitalist bütün sistemlerin işlevlerini en iyi şekilde sürdürebilmeleri için mekâna ihtiyaç duyduğunu ve mekânların da bu sistemlerin ihtiyaçları doğrultusunda sürekli olarak yeniden üretildiğini savunur 854 (Lefebvre, 1991: 53-9). O, mekânın sadece bir ürün değil, aynı zamanda üretilen ürünleri de sistematik olarak içerdiğini ifade etmektedir (Lefebvre, 1991: 73). Lefebvre, modern kapitalist sistemin üretim döngüsünün üretilen mal ve hizmetler kadar önemli bir unsurunun mekânlar olduğunu ve bunun da ancak bir süreç dâhilinde ortaya çıktığını dile getirir. Lefebvre, mekânın her ne kadar doğal ve tarihsel faktörler tarafından şekillendirilmiş ise de, sürecin esas olarak politik olduğunu ve dolayısıyla ideolojilerle dolu bir ürün olduğunun altını çizer (Soja, 1989: 80). Mekânın belirli bir mantık içerisinde, bilgi ve teknolojinin de yardımıyla, bir sistem kurulmasına yaradığını ve hegemonyanın da bundan yararlandığını ifade eden Lefebvre’e göre, hegemonya, mekânı şekillendirir ve hegemonyanın mekân kuruluşları da iktidar ilişkilerini yeniden üretir (Schick, 2001: 39). Sosyo-politik çelişkiler, mekânsal olarak yansır. Mekânsal çelişkiler de, sosyo-politik güçlerin arasındaki çatışmaların açıklayıcısıdır (Lefebvre, 1991: 365). Lefebvre’e göre, mekân ve mekânın politik organizasyonu, toplumsal ilişkileri açıklar ancak, bu etki çift yönlüdür (akt. Soja, 1989: 81). Her toplumsal mekân, teorik-pratik, önemli-önemsiz, denenmiş-denenmemiş birçok akımın ve sürecin çok yönlü bir sonucudur. Kısacası her mekânın bir tarihi ve özgül bir doğası vardır (Lefebvre, 1991: 110).

Kapitalist üretim ilişki ve biçimlerinin neler olduğu, mekân ile onu üreten süreçler arasındaki ilişkiler ve bu güçlerin mekânı nasıl dönüştürdüğü temel sorunsallardan birisidir. Kapitalist üretim biçimi, ana üretim araçlarında olduğu gibi, mekânı da kârlılığı maksimize edecek bir araç olarak görür ve değişen koşullar karşısında sürekli revize eder (Yırtıcı, 2005: 11). Kent sorunu ile ilgili çalışmalarıyla tanınan Castells, Lefebvre’in kentlerin ideolojik yapılar olduğu şeklindeki görüşünü eleştirmiş; modern kapitalist ilişkilerin mekânsal düzeninin, siyasal süreçler değil, daha çok ekonomik süreçlerin sonucunda çıktığını savunmuştur (Gottdiener, 2001: 250). Castells’in çalışmalarında, geç modernitenin gelişmenin enformatik yönüyle belirginlik kazandığı, yerlerin mekânlara dönüştüğü ve mekânların küresel bilgi ve finans ağlarındaki hızlandırıcı etkisiyle yereli ve onun kültürel boyutunu tahrip edici bir boyuta ulaştığı vurgulanmaktadır (Smith, 2001: 104). Castells’e göre, kentler, iş gücünün yeniden üretiminin mekânsal birimidir. Kentsel mekânlar, doğrudan üretim süreçlerinden ziyade, iş gücünün basit ve genişletilmiş yeniden üretimine dayanılarak açıklanmalıdır (Gottdiener, 2001: 151-3).

Sonuç olarak, Değişen zamansal, toplumsal koşullara bağlı olarak anlamlandırılan ve yeniden şekillendirilen mekân, yaşamımızda önemli bir boyut olmaya devam 860 edecektir. Gerçek ya da sanal, korku ya da umut olsun, mekânlar yaşam standartlarımızı, değerlerimizi, iç dünyamızı ve bilinçaltımızı, kültürümüzü ve dış dünya ile etkileşimimizi sürekli etkileyen bir unsur olarak hep var olacaktır. Geri döndürülemez bir olgu olan küreselleşme, toplumsal yaşamı, bilgiden tüketim alışkanlıklarına kadar, gittikçe daralan alanlara sıkıştırmakta ve anlam metamorfizması devam etmektedir. Gelişen bilgi teknikleri, kayıt sistemleri ve gözetim mekanizmaları ile mahremiyet ortadan kaldırılmış ve modern panoptikonlar yaratılmıştır. Bütün bunlara rağmen, gitgide küçülse bile, mekân parçaları üzerinde yaşama mücadeleleri sürecek, mekân hem fiziksel olarak, hem de anlamsal olarak değiştirilmeye ve dönüştürülmeye devam edilecektir.

Kaynaklar:

Değişen Kent ve Anladıklarımız, Burcu AKINCI, Ayşe YIKICI, Eda YİĞİT
KÜRESELLEŞME ÇAĞINDA DEĞİŞEN MEKÂN ALGILAYIŞLARI YILDIZ, Mehmet Zeydin-ALAEDDİNOĞLU, Faruk TÜRKİYE
Aslanoğlu, R. A., (1998), Kent, Kimlik ve Küreselleşme, Bursa: Asa Kitabevi. Ayman, Z., (2006),“Bellek Mekânı Olarak Sınır ve Ötekilik: Kars Şehri”, Toplum ve Bilim, 107, 145-189. Bauman, Z., (2006), Küreselleşme, (Çeviren: A. Yılmaz), İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Berman, M., (2003), Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor, (Çeviren: M. Küçük), İstanbul: İletişim Yayınları. Bookchin, M., (1999), Kentsiz Kentleşme, (Çeviren: B. Özyalçın), İstanbul: Ayrıntı Yayınları. Cevizci, A., (1997), Felsefe Sözlüğü, İstanbul: Ekin Yayınları. Curcani, (1884), Et-Tarifat, İstanbul: Mısır Matbaası. Çubuklu, Y., (2000), “Mekânların Ölümü”, Varlık, 1113, 63-64. Demirkaya, H., (1999), Mekân Kavramının Tarihsel Süreç İçinde İncelenmesi ve Günümüzde Mekân Anlayışı (Yıldız Teknik Üniv. Fen Bil. Enst. Yüksek Lisans Tezi), İstanbul. Foucault, M., (2000), Hapishanenin Doğuşu, (Çeviren: M. A. Kılıçbay), Ankara: İmge Kitabevi