Mahremiyet olgusu, özel mekandan kamusal mekana doğru, yani evin
iç mekanından dışına doğru, kullanıcının genelleşmesi ve genişlemesiyle
birlikte giderek azalır. Bu kıyaslamaya yönelik Tanyeli şunu söyler: ‘’Kamusal mekan tanımını,
yabancı, hatta daha da katı biçimde
‘’öteki’’ olarak tanımladıklarımızla paylaşmak durumunda kalabildiğimiz mekan
diye inceltmek de mümkün. O takdirde, özel mekana o ‘’kendiliğindenmiş gibi’’ gözüken denetlenmişliğini veren
nitelikler kamusal mekanda sanki yok. Sanki, ihlalleri, sınır aşımlarını özel mekanda vuku buluyorlarsa hemen
saptayıvermek mümkün, ama kamusal mekanda bu zor.’’ (Tanyeli, 2010, s.48)
Birey, kendini mahremiyet duvarlarının arasında güvende hisseder.
‘’Ötekilerden’’ gözüne batanları mahremiyet
duvarları dışında tutar. Ancak
modern mimarlığın etkisiyle özel alanın yani evin, mahremiyet ve kamusallığa
yönelik oluşturulan iç-dış ayrımının
geleneksel sınırları değişir. İç, artık dış olmaya da başlar.
Le Corbusier’nin ilksel ev fikrine dair temel tanımlaması – ‘’Ev soğuğa, sıcağa ve dışarıdan gözlenmeye karşı koruma sağlayan bir barınak, bir kapalı mekandır.’’ (Colomina, 2011, s. 7) Bu tanımlamaya farklı bir açıdan yaklaşan ve mahremiyet kavramını projelerinde alışılmışın dışında ele alan Japon mimar Sou Fujimoto’nun özellikle konut projeleri; kesin sınırları olmayan, kişinin kendi tercihlerini kendisinin yaptığı, hem bütünün bir parçası olabilen hem de özel alanlarını yaratabilen mekanlardan oluşur. Fujimoto, arada kalmış mekanları yaratmayı sevdiğini söylerken, şeffaflığın mimarlık için derin ve temel bir konu olduğunu da belirtir. Saydam, yarı saydam, saydam olmayan mimari tasarım öğelerini, pek çok kişinin mahremiyet algısına ters düşebilecek şekilde kullanır.
Fujimoto’nun NA evi, Tokyo’nun sakin bir semtinde, kendi evlerinde göçebe gibi yaşadıklarını hissetmek istediğini söyleyen genç bir çift için tasarlanmış, transparan/şeffaf bir evdir . Duvar ve odaları olmayan bu ev, mahremiyet kaygısıyla inşa edilen pek çok tipik beton blok yapısından farklıdır ve dışarıdan gözlenmeye çok açıktır. Evin iç mekanı, her biri farklı kotta yer alan 21 ayrı platform/mekandan ve merdivenlerden oluşur, ancak bu alanlar arasında duvarlar yoktur. “Bölünme ve bütünlüğün uyumu” olarak tanımlanan ev, hem tek kişilik bir oda hem de odaların bütünü görevini görür.
Mimari hakkında düşünme tarzımızı belirleyen,
aslında içerisi ile dışarısı, özel ile kamusal arasındaki ilişkiler hakkında düşünme tarzımızdır. Moderniteyle birlikte
bu ilişkilerde bir değişim gerçekleşmiştir; geleneksel anlamda içerisi, yani dışarısıyla
açık bir karşıtlık içinde kurulmuş bir
kapalı mekan olarak içerisi kavramı yerinden edilmiştir. Artık tüm sınırlar
yer değiştirmektedir. (Colomina, 2011, s. 12) Fujimoto, 2014 yılında İstanbul’da kendisiyle yapılan bir
söyleşide NA evi ile ilgili şunları söyler: ‘’Bu tarz bir ‘açıklık’ müşterinin
kendi isteğiydi. Duvarlarla çevrelenmiş bir
evden ziyade açık bir ev istediler. Projeyi tamamladıktan sonra mahremiyeti nasıl
sağlayacağımızı konuştuk elbette.
Bazı yerlere perde astılar ama bu
perdeler sadece dışarıdan bir gözü engellemek için değil, aynı zamanda evin içerisinde daha rahat ve
daha özel alanlar yaratmak içindi. (…) Mekanları tanımlayan duvarlar yerine şeffaf bir çözüm, içeri ve dışarının
ilişkisini koparmıyor, hayatın zenginliğine yeni anlamlar katıyor. (…) Açıklık-kapalılık,
yaşamımız için temel kavramlar. Sadece bir tanesi ile yaşayamayız. Ama duygularımıza,
ne kadar korunaklı yaşamak istediğimize
göre hangisinden ne kadar kullanacağımıza karar verebiliriz.’’ (Fujimoto,
2014). Bu örnekte mimar, mahremiyet sınırlarını kullanıcıların şekillendirmesine izin verir. Hiçbir
duvarın olmadığı ve kişisel
alanların yer almadığı bu alanın,
zamanla kullanıcısı tarafından
daha özel mekanlara dönüştürüldüğü görülür.
Fujimoto’nun, mahremiyet kavramını bambaşka bir şekilde ele aldığı bir diğer projesi de Ichihara’da
bulunan ‘’Doğa’daki Tuvalet (Toilet in Nature)’’ projesidir . Tuvaletler,
mahremiyet olgusunun en fazla olduğu mekanlardan biridir. ‘‘Doğa’daki
Tuvalet’’, hiçbir şekilde dışarıdan
görünmeyi mümkün kılmayan dört tarafı duvarlarla
örülü tuvaletlerin aksine, her tarafı camla
kaplı bir kutudan oluşur. Bu
kutunun dışında büyük bir bahçe alanı bırakılmış,
bahçenin etrafı 2 metre yüksekliğinde
duvarlarla çevrilmiştir. Burada, için içinde yer alan bir dış alan söz konusudur. Yani, özel alanın
içinde yer alan bir kamusal alan hissi. Bu histen hareketle, çevreden
görünmenin mümkün olmayacağı bu
tuvaleti kullanmak, yine de mahremiyet kaygısı altında pek çok insan için psikolojik
bir test gibidir.
İç ve dış yani özel ve kamusal, birbirleriyle ele alınması gereken alanlardır. Biri olmadan diğerinin de varlığı söz konusu değildir. Mekan ile mahremiyet arasındaki sınırların bulanıklaştığı ve korunma anlayışının farklı ele alındığı NA evi ve Doğa’daki Tuvalet, pek çok kişi için, içinde mahremiyet barındırmayan mekanlar olarak görülebilir. Ancak mahremiyet olgusu, farklı etken ve edilgenlere, yaşam koşulları ve düşünce biçimlerine göre esnekleşip katılaştığı için, iç ile dış arasındaki sınırlar da keskinleşebildiği gibi muğlaklaşabilir de.
Kaynaklar:
Colomina, B., 2011, Mahremiyet ve Kamusallık, Çev: Aziz Ufuk Kılıç, İstanbul: Metis Yayınları
Tanyeli, U., Taptık, A., 2010, Türkiye’nin Görsellik Tarihine Giriş, İstanbul: Akın Nalça Kitapları
http://www.arkitera.com/index.php/soylesi/652/sou-fujimoto-soylesisi
http://www.archdaily.com/230533/house-na-sou-fujimoto-architects
İç ve dış yani özel ve kamusal, birbirleriyle ele alınması gereken alanlardır. Biri olmadan diğerinin de varlığı söz konusu değildir. Mekan ile mahremiyet arasındaki sınırların bulanıklaştığı ve korunma anlayışının farklı ele alındığı NA evi ve Doğa’daki Tuvalet, pek çok kişi için, içinde mahremiyet barındırmayan mekanlar olarak görülebilir. Ancak mahremiyet olgusu, farklı etken ve edilgenlere, yaşam koşulları ve düşünce biçimlerine göre esnekleşip katılaştığı için, iç ile dış arasındaki sınırlar da keskinleşebildiği gibi muğlaklaşabilir de.
Kaynaklar:
Colomina, B., 2011, Mahremiyet ve Kamusallık, Çev: Aziz Ufuk Kılıç, İstanbul: Metis Yayınları
Tanyeli, U., Taptık, A., 2010, Türkiye’nin Görsellik Tarihine Giriş, İstanbul: Akın Nalça Kitapları
http://www.arkitera.com/index.php/soylesi/652/sou-fujimoto-soylesisi
http://www.archdaily.com/230533/house-na-sou-fujimoto-architects
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder