14 Aralık 2015 Pazartesi

Kamusal Alanda SINIR


 

Sınır’ın bilincine varmamız için, o sınırın ötesinde ne olduğunu bilmemiz gerekir. Bir çizginin bitimini bilmek demek, o çizginin ötesindeki boşluğu da bilmek demektir. Bir şeyi hiç bilmemek, o şeyin bilinmediğini de bilmemektir. Demek ki bilginin saltık bir sınırı olamaz, çünkü olsaydı biz bu sınırı da bilemezdik. Eğer biz bu sınır’ı biliyorsak sınırın ötesine geçmişiz demektir ya da bu sınır gerçek değildir ve yoktur.(HEGEL)

 

Aristoteles’e göre var olmak yokluktan varlığa doğru değil, olanaktan etkinliğe doğrudur; olanak halindeki varlığın (hyle) biçim (eidos) kazanarak etkinlik haline geçmesi, yani dynamisinenergeia olmasıdır. Biçim varlığın sınırıdır, sonudur, tamamlanmışlık durumudur (ENTELEKHEIA).
‘Sınırlılık ile sınırsızlık karşıt ve birbirini yok eden kavramlar değil bağımlı ve birbirini içeren kavramlardır. Sınır olmasaydı varlıktan varlığa geçmek ve bundan ötürü de sınırsızlık olanaksız olurdu’ (SPINOZA)
Sınırların büyüleyiciliği onun ikircikli,çelişkili rolünden kaynaklanmaktadır. Çünkü ayırırken bir yandan da birleştirir. Varoluşun değişik biçimleri arasındaki geçişi belirtir. Alanlar arasındaki değiş tokuş’exchange’ı sağlar ve kontrol eder. Keşfetmek ve fethetmek için oyun alanlarıdır. Bir çok ölçekte hiç bitmeyen bir çekişme/rekabetin sonucudur. (RICHTER AND PEINGEN)

Kentlerde ‘çıkar kent’ niteliğiyle birlikte ortaya çıkan arsa spekülasyonu, kentin mekandaki dağılımını etkiler Sınırları oluşturur. Kentlerden dışa doğru gelişen saçaklanmalar önce yakın çevredeki kırsal yerleşmeler ve tarım alanlarının niteliklerini değiştirir, bu alanları yarı kırsal –yarı kentsel çevrelere dönüştürür. Kırsal alanda dağınık şekilde yer seçen kentsel kullanışlar oluşmaya başlar, Saçaklanma alanı içerisinde kalan tarım arazileri giderek değerini kaybeder, parçalanır ve yok olur. Parçalanan arazi fiyatları spekülasyonla yükselir, tarımsal kullanım önemini giderek kaybeder, tarımsal alanlar arsa piyasası içinde el değiştirmeye veya sahiplerince bekletilmeye başlar. Aradaki sınır yok olur. Kentsel doku değişime uğrar.(KENTSEL SAÇAKLANMA)


Sınırlar farklı rejimleri,sistemleri arasındaki geçişi belirtir. Ve şehrin sınırındaki urban ve rural dünya arasındadır. Günümüzde çağdaş toplumun şehirlerin planlamasına yansıyan sonuçlarıyla sanayi öncesi döneme geçişe başlaması aradaki farklılığı giderek zayıflatıyor olsa da bir anlamda şehrin sınırı farklı dönemler, eski tarım odaklı toplum ile yeni endüstriyel toplum arasındadır. Böyle transition bölgelerinde sürekli değişen ve test edilen yeni ve eski arasındaki gerilimi yansıtır. böyle sınırlar hiçbir şekilde ‘smooth’ değildir ve görebildiğimiz üzere bu sınırların fiziksel formları irregulardır. (URBANBOUNDARIES AND EDGES)

Not: Tüm görsel ve diyagramlar bana aittir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder